24 Eylül 2012 Pazartesi

Sephora Alışverişi







Ankara'ya gidince Sephora'ya girmemek olmaz.
Bitmek üzere olan Sephora göz makyajı temizleyicisi stoğumu doldurmak için bir kere mecburen girmem gerekiyordu.


Gitmişken seyahat boyu olanını da aldım.
Valizimde sürekli bir makyaj çantası olur.
Sürekli kullandığım ürünlerinin küçük boylarını, yedeklerini orda tutarım, böylece seyahate çıkarken unuttuğum birşey olmuyor, ve hazır oluyorum hemen.

Göz kalemim de bitmişti.Sephora'nın  yine kendi ürünü olan bu eyelinerı aldım.Ben hala eyeliner sürmek konusunda özürlü biriyim bu yüzden göz kalemi olarak kullandım bunu..
Nöbete gittiğim zaman sürmüştüm, nöbetten çıkana kadar ki bu süre yaklaşık olarak 30 saat oluyor, kesinlikle hiç akma yapmadı, sürdüğüm şekliyle duruyordu gözlerimde.
Kaldı ki bizim nöbetlerimiz çok yoğun olur, sürekli ya bir kazayla uğraşırız, ya bir kalp masajı yapıyor oluruz.
Bu tempoda bile hiç akmıyor olması artı bir özellik.
Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Sephora'nın göz makyajı temizleyicisine gelince onun hakkında yeniden bişey yazmıycam, sadece tavsiye ettiğimi ve uygun fiyatlı olduğunu bilin, eğer daha ayrıntılı okumak isterseniz şuradaki yazıma bir göz atın 

 Görüşmek üzere :))

22 Eylül 2012 Cumartesi

Beni Benden Alan Haberler...



Günaydın herkese..
Şu anda nöbetten çıkabilmiş ve migren atağı hafiften knedini göstermeye başlamışken yazıyorum bu yazıyı.
Aslında bugün başka bir post paylaşacaktım sizinle ama sabah twitterda gördüğüm bir haber sonrası bu postu yapmanın daha uygun olduğuna karar verdim.
Öncelikle sizinle haberi paylaşayım.

Samsun'da Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastasına kullanılan iğneyi yanlışlıkla kendine batırarak komaya giren genç doktor tedavi altına alındığı hastanede hayatını kaybetti
Edinilen bilgiye göre, Samsun’un Havza ilçesinin Arslançayır köyünde ikamet eden Arslan Y. (50), kene yapışmasından bir müddet sonra ishal, halsizlik, ateş şikayetleri ile Havza Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Muayene olan Arslan Y.'nin ishal şikayeti geçmeyince ailesi tarafından 13 gün önce Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. KKKA hastası olduğu bilinmeyen Arslan Y.'ye Acil Anabilim Dalı asistanlarından 27 yaşındaki Dr. Mustafa Bilgiç, müdahale ettiği sırada hastaya kullanılan iğne yanlışlıkla kendisine battı. Arslan Y.'den alınan numuneler Ankara’ya gönderildi ve KKKA hastası olduğu teşhisi konuldu. Arslan Y., 9 gün önce kurtarılamayarak hayatını kaybetti.

Eline iğne batması sonucu KKKA hastalığı kendisine bulaşan Dr. Mustafa Bilgiç ise komaya girdi. OMÜ Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Servisi'nde tedavi altına alınan Mustafa Bilgiç kurtarılamalarak bu gece hayatını kaybetti.Eşi aynı hastanede doktor olan Mustafa Bilgiç'in genç yaşta ölümü ailesini ve meslektaşlarını gözyaşına boğdu. 3 yıllık doktor olan Mustafa Bilgiç'in 1 yıllık evli ve Çorumlu olduğu öğrenildi. (İHA)

Geçen hafta içinde almıştık doktor beyin eline iğne battığı için kırım kongo hastalığına yakalandığını.
Bizim acil uzmanımızın çok yakın arkadaşı Dr. Mustafa Bilgiç.
Bu yüzden bütün gelişmeleri yakından takip ettik.
Bir mucize olur kurtulur diye ümit ettik hep.
3-4 gün önce solunum yetmezliği geliştiği için entübe edildiğini ve solunum cihazına bağlandığı haberi geldi.
Bu habere rağmen yine de toparlanır diye ümidimizi kesmedik.
Ama ölen hastanın kendi aile fertlerine de bu hastalık bulaşmış ve bulaş olan hiç bir hasta yaşamamış.
Bu sebeple de bir yanımız hep korku içindeydi.
Sabah hasta yoğunluğu azalmışken twittera gireyim dedim ve ilk gördüğüm haber bu oldu.
Doktor beyi dün gece saatlerinde kaybetmişiz malesef :(
Diyecek bir şey bulamıyorum.
Uzmanlığını almak için bir kaç ayı kalmıştı oysa ki.
Ama bu günleri göremedi hiç.
Acil uzmanımı arayıp yakın arkadaşının kaybından dolayı baş sağlığı dilemem gerek ama nasıl yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyorum, elim telefona gitmiyor bir türlü :(
Mesleğim gereği acı haber vermeye alışığım  ama iş birini teselli etmeye gelince, hele de bu meslektaşınsa olmuyor malesef :(
Allah rahmet eylsin doktor beye, inşallah mekanı cennet olur.
Sizlerden ricam lütfen dua edin, bu yazımı okuduysanız bir Fatiha olsun okuyun lütfen, yapılabilecek başka bir şey kalmadı çünkü :(

Bu günlerde beni benden alan diğer ölüm haberi ise Ovacık ilçesinde lojmanında teröristler tarafından şehit edilen Savcı Murat Uzun.

Haberini izlemişsinizdir televizyonlarda.
Bilmeyenler şurdaki linkten ayrıntıları okuyabilirler :(

Peş peşe aldığım bu iki ölüm haberi beni derinden yaraladı şu sıralar.
Allah rahmet eylesin ikisine de. Mekanları cennet olsun.
Lütfen dua etmeyi en azından bir Fatiha okumayı ihmal etmeyin.
Şimdiden teşekkür ederim :(((
 

20 Eylül 2012 Perşembe

Maske Zamanı / Watsons Maske


Selamlar herkese :))
Bugün çılgınca yaptığım maske alışverişimi paylaşıyorum sizinle.
Aslında alışverişin çılgınca olan kısmını ben değil sevgili blogger arkadaşım Bez Cadıları 'ndan Zeynep yaptı benim için.
Maske stoğumu eritmiştim ben.
Sonra Zeynep'in İzmit'e gitme olayı çıktı ortaya. Bana mail attı burda bulamadığın ve İzmit'ten almamı istediğin birşey var mı diye.
Ben de maske istiyorum, benimkiler tükendi diye yakındım.
Watsons'a girip benim için çılgınca bu maske alışverişlerini yapmış ve bir dolu maskeyle geldi :))
Blog aleminin bana kazandırdığı harika insanlardan biri Zeynep.
Teşekkür ediyorum O'na burdan.
İyi ki tanışmışız kuzum seninle.
Blog olmasa aynı şehirde olupta birbirimizi nasıl tanıyacaktık :)


Maskelerimin hepsine topluca bir bakış :))



 Ayrıntılı bakalım bir de :)
 Bu iki maske salyangoz özlü. Kore'de üretilmiş ikisi de.
Zeynep ve ben uzakdoğu hayranı olduğumuz için ister istemez maskelerin bile uzakdoğuda üretilenlerini buluyoruz :))
Maske iki aşamalı .
Önce üst kısımdaki serumu yüzümüze sürüyoruz, sonra da alt kısımdaki yüzümüzün şekline uyan kalıp şeklindeki maskeyi yüzümüze yapıştırıyoruz.
20 dk bekleyip çıkartıyoruz :)
Çok eğlenceli :))

Bunlar yeşil çay özlü maskelerim. Çin'de üretilmişler.
Diyete başladığımdan beri yeşil çay hayatımın her yerinde :)
Maskelerim bile yeşil çaylı.
Bu maskeyi daha önce kullanmıştım.
Beni instagramdan takip edenler bilir.
Ankara'da ki kısacık tatilimde bile götürüp kullanmıştım.
Yüzünüzü yumuşacık yapıyo.
Temiz yüze parmak uçlarımızla masaj yapar gibi uygulayıp, 10 dk bekleyip yıkıyoruz yüzümüzü.
Hemencecik bitmesin diye iki tüp almış Zeynepcim :))

Bu maskelerin daha önce altta en sağda gördüğünüz çikolayalı olanını kullanmıştım.
O kadar güzel kokuyor ki, maskeyi yemek isteyebilirsiniz yani :))
Diğerlerini ilk defa deniycem bakalım.
Bu maskeler paraben içermiyor, o yüzden cildinize güvenle uygulayabilirsiniz.
Bunların üretim yeri de İngiltere.

Bu maskeyi ben geçen sene Watsons'dan almıştım.
Yağlı ciltler için kil maskesi.

 Kore'den gelen tester.
Missha Türkiye'de henüz satışı yok.
Peeling amaçlı bir ürün.

 Bu da Kore'den gelen testerlardan biri.
Sağ taraftaki 30+ faktörlü BB krem.
Yine satışı Missha'da yok.
Soldakini ben de bilmiyorum.
Ama BB krem alacaksanız Missha'da bir sürü BB krem çeşidi var.
Ben Perfect cover kullanıyorum.
Missha'dan sipariş etmiştim ve ertesi gün elime ulaşmıştı.
Kore üretimli cilt ürünlerinden ve BB kremlerden istiyorsanız Missha'ya mutlaka uğrayın bence.

Bu da tester yien, duş jeli kendisi.

Az önce maske yazısı hazırladığmı yazınca twitterdan soranlar oldu.
Uzun süreli kullanımda faydası oluyomu bu maskelerin diye.
Ben bu güne kadar hiç uzun süreyle bir maskeyi kullanmadım açıkçası.
Ben eğlenmek amaçlı yapıyorum maskeleri.
Normalde haftada iki kere yüzüme peeling yaparım ama maske aklıma geldikçe yaptığım birşey.
Elimin altında olunca daha çok aklıma geliyo maske uygulamak.
Ama tek bir kez yaptığınızda bile cildinizdeki farkı farkediyorsunuz hemen.
O yüzden arada da olsa yapmak gerek böyle şeyleri.
Sürekli çalışan, yorulan bizler  için, cildimiz için bir mola.
En azından kendimize vakit ayırmak, kendimizi şımartmak için :)
Haksızmıyım?


19 Eylül 2012 Çarşamba

Ankara'dan yalnız dönmedim :))





Ankara tatilinden bu şirin Sid maskotuyla döndüm :)
Buz devrinin en sevdiğim karakteri artık benimle :)

18 Eylül 2012 Salı

Zarafet - Audrey Hepburn





Ne okudum postu yapmayalı çok olmuş, zamanı gelmiş artık.
Bu kitaba başlayalı çok çok uzun bir süre geçti.
Üzerine başka bir sürü kitap okudum, itiraf ediyorum bazı yerlerde beni sıktı, o yüzden elime alamadım.
Ama başladığım bir kitabı bitirmeden rahat edemem, kötü olsa bile hızlıca okur, öyle bırakırım.

Bu kitapta Audrey Hepburn ile ilgili bilinmeyen şeyler anlatıyor.
Kronojik sıraya göre rol aldığı filmlere yer verilmiş kitapta.
Ancak bunlar anlatılırken çok gereksiz ayrıntılardan bahsedilmiş.
Yani tamam bir film yapımcısı olsaydım, ya da sinema üzerine bişeyler okuyor olsaydım bu kitap o kadar sıkmazdı belki ama her filmdeki adı sanı duyulmamış pek çok kişiye yer vermesine gerek yoktu.
Bazı paragrafları atlamak zorunda kaldım okurken.
Kitabı okuyan başka bloggerların yorumlarına baktım da herkes benim gibi kitabın gereksiz ayrıntıyla boğulmasından dert yakınmış.
Belki sadeleştirilmiş bir baskı güzel olur..

Bunun dışında Audrey 2 kez evlenmiş, iki çocuğu olmuş.
Babası küçük yaşta onları terketmiş ve sevgisini gösteremeyen katı bir anne tarafından yetiştirilmiş.
Savaşın bizzat içinde kötü zamanlar geçirmiş.
Ünlü modası Givency ile çok yakın dostlarmış.
Uzun bir süre Unisef'in yardım yüzü kampanyalarında yer almış.
63 yaşında kolon (bağırsak) kanseri nedeniyle hayata 1993 yılında veda etmiş.

 Son fotoğraf Audrey ölmeden bir sene önce Unisef'in düzenlediği Afrika gezisi sırasında çekilmiş.
Son zamanlarında bile hala çok zarif.
Böyle şeylerin doğuştan geldiğini düşünüyorum, mesela Emel Sayın da benim için çok zarif bir kadındır, O'nun zarafeti asla yapmacık gibi durmaz, ama ben o kadar zarif olmaya kalksam çok yapmacık bir olurum kesin :))
Her şekilde kitabı okurken sıkılmış olsam da, kesinlikle Audrey'in yaşadığı döneme denk gelemediğime üzüldüm, tamam ben çocukken ölmüş ama o zaman çocuktum, Audrey falan ilgimi çekmiyordu :(
Şimdilerde nerde Audrey Hepburn ile ilgili bişey bulsam, defter, bardak, hemen alıyorum.
Bir sonraki yazımda da bunları göstereyim sizlere...

14 Eylül 2012 Cuma

DIY - Zarf Süsleme / Postcrossing




Değişik şeyleri her zaman sevmişimdir.
Ama bu merakım genelde yemek yapmak üzerineydi.
Yabancı blogları gezerken aklıma böyle bir fikir yerleşti.
Klasik zarf yerine sevdiklerimize böyle kendi tasarımımız olan zarfları göndermek çok daha anlamlı ve daha çok göze hitap ediyor bence.



Aslında bu zarfları postcrossingde kart gönderirken kullanmak amacıyla tasarlamıştım, ama instagramda paylaştığım zaman ki beğenileri görünce birilerine hediye gönderirken de kullanmaya karar verdim.
Bu arada söyleyen çıkabilir o yüzden cevap vereyim şimdiden.
Evet postcrossingde kart gönderirken zarf kullanılmadığını, kartın sadece kendisinin direkt olarak postaya verildiğini bende biliyorum ama kartın uluslararası posta seyahati sırasında kirlenmesini istemiyorum, bir de yazdıklarımı başkası okumasın istiyorum tabii ki.
Bu yüzden postcrossingde kartları ben zarfla gönderiyorum ama karşı taraftan öyle bir talebim yok  :)


Zarfları süslemek için masking tape yani dekoratif bantlardan kullanıyorum, biraz sticker birazda sağdan soldan beğenip kestiğiniz küçük resimler..


Bu zarflar henüz sahibine ulaşmadı.
Aslında ilk zarflarım bunlar değil.
İlkini Amerika'dan bir kıza göndermiştim postcrossing ile.
Ama göndermeden önce fotoğrafını çekmeyi unuttum :(
Bu arada zarf ve kartım henüz ona ulaşmamış gözüküyor.
Eğer ulaşır ve fotoğrafını çekerse burada yayınlarım.
Sahibine ulaşmayı bekleyen 5 adet kartım var poscrossingde.
Yaklaşık 18 gündür kartlarım Rusya, Beyaz Rusya, Çin, Belarus ve Amerika'ya gidemedi.
Ya da aldılar ama onaylamayı ihmal ettiler.
Beklemek çok sinir bozucu bir durum her şekilde.
Umarım kartlarım bir an önce sahibine ulaşır ve bana kart göndermek ve almak için yeni fırsatlar doğar.

Bu arada Kelebek Gibi blogunun sahibesi bir pembe zarf etkinliği düzenliyor.
Katılmak isteyenler buraya lütfen

Nasıl buldunuz bu DIY çalışmamı?
Bu arada başka kimler postcrossingde?
Sizin postcrossingde gönderdiğiniz halde hala ulaşmamış, üzerinden çok gün geçen kartlarınız var mı?

12 Eylül 2012 Çarşamba

Hello Kitty Çılgınlığım :)




Herkese merhabalar :)
Ne zamandır buralarda yoktum.
Ankara'dan yeni döndüm, gönlümce gezip dolaştım.
Çok keyifli bir tatil oldu benim için.
Bir sürü kırtasiye dükkanına girip çıktım.


Ve bu şeker şeyleri çok beğendim.
Tabii ki benim oldu hepsi :))
Dünyanın en meşhur bu kedisini beğenmeyen var mı ki?

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...